Aile hekimliği, sağlık sistemimizin temel taşlarından biri ve her gün birçok insanın sağlığını koruma ve iyileştirme görevini üstlenir.
Bu alanda deneyimli bir aile hekimi olan Dr. Seray Sarı, kariyerine nasıl başladığını, aile hekimliğinin zorluklarını ve sağlık eğitimi için sosyal medyayı nasıl kullandığını bizimle paylaştı.
Aile hekimliği, sağlık ocağı hekimleri tarafından sunulan temel bir hizmettir. Dr. Seray Sarı, bu alandaki deneyimlerini paylaşırken, sistemdeki zorluklara da dikkat çekiyor. Özellikle artan hasta talepleri, sağlıkta şiddet vakalarının artışı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesindeki zorluklar bu alandaki günlük mücadelelerin bir parçası.
Dr. Seray Sarı, sağlık eğitimi ve farkındalık yaratma amaçlarıyla sosyal medyayı nasıl etkili bir şekilde kullandığını da anlatıyor. Sosyal medyanın hastalar ve toplum için bilinçlendirme açısından büyük bir etkiye sahip olduğunu belirterek, eğlenceli ve eğitici içeriklerin bu amaçla nasıl kullanılabileceği konusundaki yaklaşımını açıklıyor.
Röportajın devamında Dr. Seray Sarı, aile hekimliği alanındaki deneyimleri ve sağlık sistemimizdeki zorlukları açıklarken, aynı zamanda meslektaşlarına ve topluma sağlık konularında daha iyi anlayış ve işbirliği geliştirmeleri için ilham kaynağı oluyor.
RuhsalBedensel.com/Oğuz Kemal Özkan
- Aile hekimliğine nasıl başladınız ve bu alandaki deneyimlerinizi paylaşabilir misiniz?
2006 yılında mezun olduğum Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi tıp fakültesinden mecburi hizmet kurasıyla halen çalıştığım Beykoz’a geldim. Acil hekimliği, sağlık ocağı hekimliği yaptıktan sonra İstanbul’da aile hekimliği sistemi başlayınca mesleğime aile hekimi olarak devam ettim.
- Aile hekimliği, sağlık alanında önemli bir rol oynar, ancak bazen zorlayıcı olabilir. Bu mesleğin zorlukları hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Aile hekimliğinde sistem her aile hekimliği birimine tanımlanan belli bir sayıdaki hasta popülasyonu esasına dayanır. Bize bağlı olan bu hasta popülasyonun muayenesi, çocuk ve yetişkin takipleri, askerlik muayenesi, evlilik raporu, gebe ve yeni doğan takibi gibi aslında doğumdan neredeyse ölümüne kadar geçen süreyi kapsayan her türlü takip, tedavi ve gerekiyorsa sevk işlemleri bizim sorumluluğumuzdadır. Sorunuzda bahsi geçen mesleğin zorlukları aslında ülkemizde günden güne artan sağlık sorunlarından çok da farklı değildir. En başta sağlıkta şiddet, usulsüz istekler, hekime ve sağlık çalışanlarına kolay ulaşım(-ki bu bakıldığında iyi bir durummuş gibi gözükse de) maalesef bu durum birçok gereksiz muayeneyi ve böylelikle çok kalabalık bir iş yükünü birlikte geçiriyor. Bu kalabalık içinde maalesef biz aile hekimleri asıl işimiz olan “koruyucu sağlık hizmetlerini” çoğu zaman hakkıyla yapamıyoruz. Aile hekimleri halk nezdinde sadece muayene hizmeti, ilaç yazdırma, rapor alma vb. hizmetler için varmış gibi gözükse de aslında bunlar işimizin çok az bir kısmını kapsaması gerekiyor zira bizim birincil hizmetimiz koruyucu sağlık hizmetleri yani kanser taramaları, kronik hasta takipleri ve kronik hastalıkların oluşmasına sebep olacak risk faktörlerini en aza indirmeyi sağlayacak tedbirler almak ama maalesef günlük yüzü bulan muayene sayılarıyla bu hizmeti vermek mümkün olmuyor. Bunun dışında zorluk olarak diğer branşlarda da olduğu gibi en başta sağlıkta şiddet (sözel veya fiziksel) geliyor maalesef gün geçtikçe sağlıkta şiddetin dozu artıyor ve halk arasında olağanlaşıyor.
- Sosyal medyayı sağlık eğitimi ve farkındalık yaratma amacıyla nasıl kullanmaya başladınız? Sosyal medyanın hastalar ve toplum için bilinçlendirme açısından etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Takip ettiğimiz üzere sosyal medya hesaplarınızda eğlenceli ve eğitici içerikler paylaşıyorsunuz. Bu yaklaşımın altında yatan amacı ve bu tarz içeriklerin oluşturulması hakkında nasıl bir yaklaşım benimsediğinizi anlatır mısınız?
Sosyal medya günümüzde hepimize her kesimden insana aracısız, direk ulaşma şansı veriyor. Bu kesin ve direk ulaşım aracını ben mesleki dertlerimi(zi),sorunlarımı(zı) mizah yoluyla anlatarak kullanmayı tercih ettim. Mizahın insanlara hem ulaşabilme hem de akıllarında kalabilme açısından çok daha güçlü bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Üst perdeden ders veren tarzda bir konuşmanın kişilere ulaşmanın aksine kişiler arasındaki ötekileştirmeyi arttırdığını düşünüyorum. Onun içindir ki mizah ağırlıklı videolarım da bazen “ evdeki oğluna rapor isteyen bir veliyi” bazen de “ komşusuna iyi gelmiş antibiyotiği” doktora yazdırmaya çalışan bir komşu oynuyorum. Kişilerin böylelikle bende kendilerini görerek olaylara başka bir açıdan bakmalarını sağlamaya çalışıyorum. Bu sayede beni takip eden bir çok hastamın çekinerek bana “ hocam bir şey isteyeceğim ama videosunu çekersiniz siz kesin şimdi ” diyerek kendi otokontrollerini sağladıklarını gördüm.
- Aile hekimliği alanında mesleki gelişim için neler yapıyorsunuz? Diğer sağlık çalışanlarına veya yeni mezunlara önerileriniz nelerdir?
Kurum içi eğitimlerimiz yanında bağlı olduğum dernek ve sendikamın online ya da yüzyüze yaptıkları toplantıları kaçırmamaya çalışıyorum. Yeni mezun olacak olan genç meslektaşlarıma önerim ise kısa ve net; GELMEYİN 🙂 yok yok şaka şaka ya da değil bilemedim. Gelin ama zor bir ortama geleceğinizi kabul ederek gelin mutlaka meslekte B,C,D planlarınız olsun zira maalesef doktorlar ve sağlık çalışanları arasında mesleki mutsuzluk oranı günden güne artıyor. Tüm bu çizdiğim karanlık tabloya rağmen yine de bana en başta başka bir seçme şansı verilseydi ben yine doktor olmayı seçerdim.
- Hasta-doktor iletişimi sağlık sonuçları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. İyi bir iletişim nasıl kurulur, bu konuda deneyimlerinizi ve tavsiyelerinizi paylaşabilir misiniz?
Soruda sorduğunuz hasta-doktor iletişimi maalesef artık sadece doktordan bekleniyor. İletişim az ya da çok mutlaka karşılıklı olmalı. Sağlık sektöründeki olumsuz bir durumda hemen ilk akla gelen cümle “ama o hasta, doktor hasta psikolojisinden anlamalı” oluyor. Elbette hasta psikolojisinden anlamalıyız ki çoğumuz tecrübelerimizle bunu sahada öğreniyoruz ama bu cümlenin altında maalesef çok sinsi ve bencil bir alt metin var. O da “ ben ne yaparsam yapayım(bu bağırma, çağırma ve hatta fiziki şiddet bile olabilir) doktor sakin kalıp bunu kabullenmeli”. İşte bu kabul edebileceğimiz bir durum değil hele ki yıllardan beri gitgide artan iş yükü maddi ve manevi hak kayıpları ile boğuşan doktor ve sağlık çalışanları için. Halkımız artık “ doktor ve sağlık çalışanlarının psikolojisinden anlamalı” zira bu ağır şartlar böyle devam ederse yakında psikolojilerini anlayacak muhatap bulamayacaklar. Son yıllarda yurtdışına giden doktor ve sağlık çalışanı sayısı zaten bu düşüncemi destekler nitelikte.
Dr. Seray Sarı Instagram Hesabı:
https://www.instagram.com/drsrysr/