Her ne olursa olsun insan yaşadığı hayata sonsuz dilekleri ile girer. Bu dilek hırsı kapsadığı gibi haz meselesinde de öne çıkar. Gerek verdiğim derslerde gerek gittiğim bir çok yerde yaptığım konuşmalarda öğrenci ve muhtelif kişiler, “Sonsuz aşk ve sonsuz ilişki” ile sordukları sorulara kesinlik arz eden cevaplar istemektedirler. Sonsuzluk kavramının ne içerdiğini pek iyi analize edemediklerini tespit ettiğimi de özellikle vurgulamak istiyorum.
Matematiksel olarak veya mantıksal bir soru ile bu soruyu yanıtlarsak şöyle bir sonuç çıkmaz mı? Sonsuzdan bir gün çıkarmak mümkün mü? Ya da sonsuzu sonsuzla çarpabilir miyiz? Daha da ileri gidelim… Sonsuzu sonsuza bölebilir miyiz ? Sonsuz+sonsuz nasıl hasıl olabilir?. Bu işlemlerin yapılabilme olasılığı bildiğim kadarı ile mümkün değil. Bir kere insan sonsuz değil ki – kaldı ki sonsuz olumlu değil olumsuzluğu ifade eder. Olumsuzluk içinde olumlu bir şey beklemek tabii olarak doğanın etkileşim yasasına uygun değil. Her iki taraf sonsuzluk istese iki tarafında aynı anda yok olması gerekir ki sıfır noktaya ulaşabilsinler. Sıfır noktayı temsil eden ölümse bunu onlar bilemezler, çünkü her ikisinin aynı anda ölmeleri onların sonsuzluk bilincini üretmez. Birbirini seven iki insanın sonsuzluk içinde olduklarını ve zamanın akışını belirleyemeyeceklerini bilerek, ansal olarak bir zaman tünelinde geçirdikleri zaman, onlara bitmeyecek gibi gelebilir. Sonsuzluk ulaşılamayacak yer ve zamanı içerir. Zaman alınan ve verilen bir şey olmadığı için içinde yapılan her eylem, her vakit bir sonlu durumu beraberinde getirir. Birbirimize ayırdığımız zaman aslında zaman verdiğimiz eylemle bir bütündür.
İnsan ruhu sonu görmek niyetindedir aslında, çünkü insan sonlandırmayı ve hedefi belirlemeyi çok ister. Hedef bir zaman içinde gerçekleşirken, sonsuz saniye ve dakikalar içinde insanı zaman içinde yolculuk yapmaya sokar. Şimdi sonsuzluğun fizikte, evrende ve doğada olup olmadığını kesin olarak söyleyebilmek pek mümkün görünmüyor. Ancak matematikte ki anlamı farklı olması gerekir. Sonlu ve sonsuzluk iki zıt sıfat olarak sonsuzdan biri çıkarmak mümkün değildir; zira sonsuz bir sayı değil, bir olayı ve olgusallığı izah eder. Psikolojide ise sonsuz bir aşk veya sonsuz bir hayat demek ulaşılamaz bir hayat ve erişilemeyen bir aşk demektir.
Oysa biz bir aşka erişmek, ulaşılabilir ve anlaşılabilir bir hayatı yaşamak istiyoruz. Erişilen aşk bir başlangıçtır. Onun sonu zaman içinde yaşanılan ve yaşanmakta olan anların bir bütünü olarak bir varlık göstermesi ile zamanın akışında akışkan bir zamanın yolculuğunda neyi ne zaman tam olarak yapacağımızı kesin bilmediğimiz için insan bilinç ve bilinçaltı katmanlarına zamanın sonsuzluğuna girmiş gibi kendini kabul eder.
İnsan psikolojisi, sonsuzluğu imlerken sonsuz hayal, düş ve umutları olur. İşte bu yanı ile insan sonlu bir düş kursa yaşama veda etmesi gerekirdi. O halde aşk sonlu bir düş değil sonsuz düşlemde olan ve yaratılan bir duygulanım içinde eylemsel bir davranıştır.
Devrim içinde bir düş gerek ama sadece bir düş değil sonsuz düşlerle mümkün olan devrim ve onu yaratan şiir ve düşünsel faaliyet de bir o kadar sonsuzdur. Demek ki sonsuz düş içinde geçen bir aşk ve hayatta, insanın yaşayabilmesi için sonlu umut değil sonsuz umutlarla kendini besleyerek doğanın ve toplumun yasalarını gözardı etmeden değişim ve bir devinimin sonucu olan değişimlerin sonsuzluğu ile zaman, insana güzel bir hayatı yeniden armağan edebilir.
Evet insan sonlu umut içinde değil sonsuz umut içinde yaşar. Dilekler de sonsuzdur ama bir dilek yerine getirildiğinde sonu sonlanan dilektir. Fakat insan sonsuz dilekleri olan bir hazzın meselesinde sonsuzdur, fiziksel sonu olan bir dünya içinde… İnsan için son ve sonsuzluk bir çekişmenin ve hayatın tanımı ve anlamı ile doğrudan ilintilidir.
Uzm. Psikoterapist Eğitmen Şükrü Alkan