MAYA VAKFI:
‘DEPREMİN YIL DÖNÜMÜNDE TRAVMATİK STRES SEMPTOMLARI TETİKLENEBİLİR’
Tüm Türkiye’yi derinden etkileyen Kahramanmaraş depreminin olumsuz sonuçları afet bölgelerinde yaşanmaya devam ediyor. Yaşanan can kayıplarının yanı sıra bireylerin yaşam alanlarının yıkılmasından kaynaklanan travmatik deneyimin etkileri hala varlığını sürdürüyor. Odağına travmatik deneyimlere maruz kalmış ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kısıtlı çocukları alan Maya Vakfı, bölgedeki temel ihtiyaçların karşılanmadan psikolojik iyileşmenin tamamlanamayacağını ifade ediyor. Aynı zamanda yas sürecinin, yıl dönümü gibi tetikleyici durumlarda yeniden yaşanacağını belirten vakıf, şok, inanmama ve inkar gibi semptomların tekrarlanma ihtimalinin mümkün ve doğal olduğunu söylüyor.
6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilin ve ortalama 15 milyon kişinin öncelikli olarak etkilendiği depremler, toplumun refahı ve bireysel dayanıklılığına yönelik birçok sorunu beraberinde getirdi. Afetten etkilenen binlerce insan temel ihtiyaçlara erişmekte zorlanırken ciddi boyutlara ulaşan psikolojik travmalarla karşı karşıya kaldı. Odağına travmatik deneyimlere maruz kalmış ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kısıtlı çocukları alan Maya Vakfı, depremin 1. yıl dönümünde bölgede hala sıcak su, kıyafet gibi temel yaşam gereksinimlerinin yetersiz olduğundan bahsediyor. Bu ihtiyaçların giderilmediği takdirde psikolojik iyileşmenin mümkün olmadığını belirten vakıf, bölgede kapalı ortam korkusu, uyuyamama gibi sorunların da devam ettiğini vurguluyor. Deprem sonrasında afet bölgelerinde görev alan Maya Vakfı bünyesindeki psikologlar, bölgede sağlanan psikososyal desteğin sürdürülebilir bir zeminde ilerlemesi gerektiğinin altını çiziyor.
“Yas Sürecinde Kaybı Yok Saymak Yerine Üzerine Konuşmak Gerekiyor”
Depremin birinci senesinde travma tepkilerinin yeniden ortaya çıkmasının geçici bir durum olduğunu söyleyen Maya Vakfı’nda görev alan Kıdemli Klinik Psikolog Melisa Varol ve Kıdemli Psikolog Lal Uzun, “Travmatik deneyimin üzerinden belirli bir zaman geçse de çoğunlukla iştahsızlık, uykuya dalmada güçlük, gibi semptomların yanı sıra yüksek sese karşı duyarlılık, rahatsız edici rüyalar, sosyal çevreden kaçınma gibi günlük yaşamı sekteye uğratan olumsuz tepkiler tespit ediyoruz. Bu noktada önemli olan bu tepkilerin bir geriye dönüşten ziyade iyileşme sürecinin doğal bir parçası olduğunun bilincine varmak. Bakımvereni yanında olmayan, oyun oynama ve resim çizme gibi kaynaklarla kendini ifade edemeyen çocukların psikolojik iyilik hallerindeki gelişmenin güç ve yavaş ilerlediğini gözlemliyoruz. Bu süreçte yaşanılan kaybı yok saymak veya bastırmak yerine olabildiğince konuşmak gerekiyor. Çocuklar kayıplar hakkında sohbet etmek isterse onlara müsaade etmeli hatta bildiğimiz soruları cevaplayarak dürüst bir tavır takınmalıyız. Tüm bunlar olurken çocuğun hep aynı saatte yemek yemesi, okula gitmesi ve yetişkinlerinse gündelik rutinini devam ettirmesi travmanın iyileşme kaydetmesi adına kritik bir önem taşıyor.” açıklamalarında bulunuyor.
“Temel İhtiyaçlardan Yoksun Bireyler, Psikososyal Desteğe Karşı Önyargılı Davranıyor”
Yas sürecinin herkeste farklı yoğunlukta ve bulgularla meydana geldiğini söyleyen Maya Vakfı’nda görev alan Kıdemli Psikolog Ufuk Kantarcı, “Dezavantajlı konumdaki bazı grupların davranışları ve ihtiyaçları farklılıklar gösterebiliyor. Bir şekilde evde ya da akrabasıyla yaşayan bireyler için mahremiyet alanı sağlanabilirken, konteyner kentte yaşamını sürdüren kişiler için bu durum oldukça zorlaşıyor. Diğer yandan çocuklarda gözlemlediğimiz problemler arasında sınırsızlık ve şiddet duygusu ön plana çıkıyor. Birçok çocuk eğitime erişemediği için gelişimsel olarak kısıtlanıyor. Örneğin 9 yaşındaki çocuk cümle kurmakta ve duygularını ifade etmekte zorlanıyor. Aynı zamanda bölgede şiddet dili de en yaygın belirtiler arasında. Ebeveynler kendi duygularını çoğu zaman düşünmeden dışa vurdukları için çocuklara da rol model olmakta zorlanıyor. Özetle temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı bireyler, psikolojik destek almaya daha önyargılı ve kapalı. Sahadaki en önemli çıkarımımız ise yapılan çalışmaların kesinlikle daha sürdürülebilir olması gerektiği yönünde.” ifadelerini kullanıyor.