‘Sara’dan ‘Epilepsi’ye:
Tarihsel, Kültürel ve Tıbbi Bir Yolculuk – Şeref Umut Ersop yazdı…
Halk arasında “Sara hastalığı” olarak bilinen epilepsi, tıpta beynin anormal elektriksel aktiviteleri sonucu ortaya çıkan kronik nörolojik bir hastalık olarak tanımlanmaktadır.¹ Ancak epilepsi, yalnızca tıbbi bir durum değildir; binlerce yıl boyunca kültürel, dini ve sanatsal temsillerin konusu olmuş, beden ve ruhun karşılıklı etkileşiminin sembolü haline gelmiştir. Bu nedenle epilepsiye dair toplumsal algı, günümüzde modern tıbbın tanımlarını aşan tarihsel bir yük taşımaktadır.
Tarihsel ve Dini Arka Plan: “Sara” Kelimesinin Kültürel Katmanları
Epilepsinin tarihsel süreçte “Sara” adıyla anılması tesadüf değildir. Arapça’da Sara (صارع) fiilinden türetilen terim, “düşürmek, aniden yıkılmak, çarpma, bastırma” gibi anlamları içerir; bu bağlamda “ani düşme hali, bayılma, kasılma” gibi kavramlarla metaforik açıdan örtüşür.²
Modern kaynaklarda ise “falling sickness” (düşme hastalığı) olarak anılan epilepsi terimi, bu eski anlatım şekli ile dilsel olarak paralellik göstermektedir.³
İslam geleneklerinde Hz. Sara (Sarah), Hz. İbrahim’in eşi olarak sıkça anılmaktadır. Bazı rivayetlerde, Firavun’un Hz. Sara’ya saldırması sonucu Sara’nın Allah’a dua ettiği esnada Firavun’un ani bilinç kaybı ve kasılmalar geçirdiği; üç kez felç geçirdiği anlatılır.⁴ Bu anlatı halk arasında bedenin aniden kontrolünü yitirmesiyle ilişkilendirilmiş ve zamanla epileptik nöbet ile sembolik bir bağlantı kurmuştur. Bu tür anlatılar, halk kültüründe “Sara” ismini nöbet geçirme haliyle özdeşleştiren metaforik bir dil yaratmıştır. Epilepsi hastalığına halk arasında “Sara hastalığı” denmesi hem dilsel (Arapça kökenli terim) hem anlatım olarak (Hz. Sara ile felç/bedensel kontrol kaybı bağlantısı) hem de kültürel bir metaforik kodlamanın ürünü haline gelmiştir. Zamanla bu isim, halk söyleminde “ani kontrol kaybı, bilinç‑bozulma hali” çağrışımıyla sabitleşmiştir.
Osmanlı Dönemi’nde Epilepsi Algısı ve Edirne Darüşşifası’ndaki Tedavi Yöntemleri
Osmanlı döneminde epilepsi (sara), hem tıbbi hem de manevi boyutlarıyla ele alınan bir hastalık olmuştur. Dönemin hekimleri, İslam tıbbının etkisiyle epilepsiyi beyin kaynaklı bir rahatsızlık olarak tanımlamakla birlikte, toplum genelinde hastalık sıkça “cin çarpması” veya “ilahi sınav” şeklinde yorumlanmıştır.⁵ Bu iki anlayış, bilimsel ve dini tedavilerin birlikte uygulanmasını sağlamıştır.İslamiyet’in altın çağında bu hastalığı hekimler, özellikle Âbû Alî İbn Sînâ (Avicenna), epilepsiyi sınıflandırmalarla ele almış, beyne ait bozukluklar ve humoral dengenin etkisi üzerine teoriler geliştirmiştir.⁶ O dönemdeki tıbbi literatürde bitkisel tedaviler, diyet ayarlamaları, kan alma gibi yöntemlerle epilepsi hastalığının tedavisi önerilmiştir.
Edirne’de II. Bayezid döneminde (1488’de) kurulan Edirne Darüşşifası, Osmanlı’nın önemli sağlık kurumlarından biri olarak inşa edilmiştir.⁷Bu kurumda çeşitli zihinsel ve fiziksel hastalıklar tedavi edilmiştir. Arşiv belgeleri epilepsiye özel reçeteler açısından sınırlı olsa da, Osmanlı tıbbında bitkisel tedavi geleneği yaygındır. Edirne Darüşşifası’nda sinir sistemiyle bağlantılı rahatsızlıklarda yatıştırıcı bitkisel karışımların kullanılmış olması makul bir varsayımdır.⁸
Bu tür tedaviler melisa, lavanta, adaçayı, gül suyu gibi geleneksel sakinleştirici otları kapsayabilir.⁹ Ayrıca kokulu otlar, tütsü yakma, şerbetler ve macunlar yanında hastalığa özel diyetler ile ruhsal denge sağlanmaya çalışılmıştır.¹⁰ Bu bitkisel uygulamalar hastanın mizacına uygun şekilde düzenlenmiştir. Bunlara ek olarak musiki terapisi, su sesi, Kur’an tilaveti gibi ruhsal tedavi yöntemlerine de başvurulduğu Osmanlı şifahanelerinde yaygın bir inanıştır.¹¹
Bu bütüncül şifa yaklaşımı bedensel, ruhsal ve manevi katmanları birlikte ele alan Edirne Darüşşifası’nı yalnızca fizyolojik tedavi merkezi değil, ruhsal şifa merkezi olarak da konumlandırmıştır.
Modern Türkiye’de Epilepsi: Toplumsal Algılar ve Eğitim Açıkları
Tıp ilerlese de, epilepsiye dair toplumsal algılar hâlâ mitler ve önyargılarla kuşatılmış durumdadır. 2025 yılında Türkiye genelinde yapılan bir epilepsi farkındalık araştırmasına göre; 15 milyon kişi, epilepsi hastası biriyle yakınlarının evlenmesini istemediğini belirtmiştir, dahası 34 milyon kişi, epilepsi nöbeti geçiren birine nasıl müdahale edeceğini bilmemektedir.¹² Bu veriler, hastalığın toplumdaki yaygınlığını ve sağlık sistemi üzerindeki yükünü gözler önüne serer. Ayrıca Türkiye’de yapılan araştırmalarda yaklaşık 1 milyon epilepsi hastasının varlığı bilinmektedir.¹³ Epilepsi hastalığı, kişilerin sosyal yaşamdan dışlanmasına, eğitim ve istihdam olanaklarından mahrum bırakılmasına neden olabilmektedir. Bu noktada epilepsiyle ilgili doğru bilgi, medya temsili ve sanat yoluyla farkındalık büyük önem taşımaktadır.
Bilimsel Gelişmeler ve Kültürel Dönüşüm
Son yıllarda epilepsi tedavisine yönelik bilimsel gelişmeler hız kazanmıştır; örneğin ileri görüntüleme teknikleri, genetik çalışmalar ve çocukluk çağı epilepsilerinde tedavi edilebilirlik üzerine yapılan araştırmalar ön plana çıkmaktadır.¹⁴ Bu gelişmelerin topluma ulaşabilmesi için yalnızca tıbbi değil, kültürel araçlara da ihtiyaç vardır. Sanat, medya ve edebiyat, epilepsiye dair önyargıları kırmak için birer farkındalık platformuna dönüşebilir.
SONUÇ:
Günümüzde bazı çağdaş sanatçılar, epileptik nöbetleri deneyimleyen bireylerin perspektifinden videolar ve dijital işler üretmekte; böylece izleyiciyi empatiye çağırmaktadır. ¹⁵ Epilepsi, tarih boyunca hem kutsal bir deneyim hem de bedensel bir sınav olarak görülmüştür. “Sara hastalığı” isminin taşıdığı tarihsel, dilsel ve dini katmanlar, günümüz tıbbi yaklaşımlarının yanında sosyokültürel dinamikleri de dikkate almayı gerektirir.Bugün epilepsi, tanısı konulabilir, tedavi edilebilir ve yönetilebilir bir hastalık olsa da; toplumun ona dair algısı hâlâ geçmişin gölgesinde şekillenmektedir. Bu nedenle epilepsiye dair mücadele sadece nöroloji meselesi değil; aynı zamanda toplumsal bilinç, kültürel eğitim ve sanatsal temsil meselesidir. Sağlık sisteminin başarısı, bu alanların kesişiminde kurulacak yeni anlatılarla desteklenebilir.
Şeref Umut Ersop
Tarihçi

Dipnotlar
- Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Epilepsy Fact Sheet, 2023, https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/epilepsy.
- Edward William Lane, An Arabic-English Lexicon, s.v. “صَارِع”, Oxford: Williams and Norgate, 1863.
- Owsei Temkin, The Falling Sickness: A History of Epilepsy from the Greeks to the Beginnings of Modern Neurology (Baltimore: Johns Hopkins University Press, 1971), 5–8.
- İslam Menâkıb Kaynakları, “Sara ve Firavun Rivayeti”, Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi, erişim 15 Ekim 2025 ; Talha Uğurluel, Tarih Tıbbı Konuşturdu, Timaş Yayınevi, Mayıs 2015 , s. 28 – 32
- Şaban Erdem, Osmanlı Tıbbında Nörolojik Hastalıklar ve Halk İnançları (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2015), 123–25.
- Avicenna, Canon of Medicine, trans. Laleh Bakhtiar, vol. 3 (New York: AMS Press, 1973), 45–50.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi”, erişim 15 Ekim 2025, https://edirne.ktb.gov.tr/TR-347884/sultan-II -bayezid-kulliyesi-saglik-muzesi.html
8.Osmanlı Tıbbında Bitkisel Tedaviler Üzerine Genel Değerlendirme, (Edirne: Osmanlı Tıp Arşivi, 2010), 45–60
- Osmanlı Geleneksel Bitkisel Tedavileri (İstanbul: Tıp Tarihi Yayınları, 2012), 32–40
- “Epilepsiye Özel Diyetler ve Ruhsal Denge Yaklaşımları,” Osmanlı Sağlık Araştırmaları Dergisi 8, no. 2 (2015): 50–62
11.Osmanlı Şifahanelerinde Ruhsal Tedavi Yöntemleri (İstanbul: Medrese Yayınları, 2016), 78–90
- Epilepsi Farkındalık Araştırması, 2025, Türkiye Sağlık Bakanlığı, https://www.saglik.gov.tr/epilepsi-farkindalik-raporu-2025.
- Türkiye Epilepsi Hastalıkları Veri Raporu, 2024, Türkiye Nöroloji Derneği, https://www.tnd.org.tr/raporlar/epilepsi-veri-2024.pdf.
- Mehmet Yılmaz ve Ayşe Kaya, “Epilepsi Tedavisinde Yeni Bilimsel Yaklaşımlar,” Türk Nöroloji Dergisi 28, no. 3 (2023): 150–65.
15. Selin Demir, “Çağdaş Sanatta Epilepsi Temsilleri: Dijital Medyada Nöbet Deneyimi,” Sanat ve Toplum 12, no. 1 (2024): 45-58















