LÖSEV geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da dünya çapında bir kansersempozyumu gerçekleştirdi. Farklı ülkelerden onkoloji ve hematoloji alanındauzman bilim insanları, “İmmünoterapinin kemoterapinin yerini alır demek henüzerken. Kör erkeklerin ve gece vardiyasında çalışan kadınların kansere yakalanmaoranlarında artış görülmesine dair çalışmalara devam ediliyor.” şeklinde güncel çalışmalardan bahsederken, 2. Dünya Savaşı verileriyle Japonya’dan ABD’ye göçve artan kanser vakaları ile ‘batıya göçle kanserde paralel artış’ı tespit ettiklerinin altını çizdi.
LÖSEV Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı, Uluslararası Lösemili Çocuklar Ayı kapsamında geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Dünyada kanser çalışmalarına hizmet veren önemli bilim insanları, ilki düzenlenen LÖSANTE – LÖSEV 1. Uluslararası Kanser ve Hayat Sempozyumu’yla, LÖSANTE Hastanesi‘nde bir araya geldi.
İlk gün gerçekleşen oturumlarda sağlık profesyonelleri ağırlanarak lösemi, kanser, sağlıklı beslenme ve kansere yol açan etmenler konuşuldu. Lösemi ve kanser tedavisi süreçleri, gelişen teknolojilerle ve erken teşhislerle tedavi imkânları, moral ve motivasyonu yüksek tutmanın kanserle savaşmada önemi gibikonuların üzerinde duruldu. İkinci gün ise iyileşen kanser hastaları, hasta yakınları ve gönüllüler katıldı. Sempozyuma Milano-Bicocca Üniversitesi’nden Prof. Andrea Biondi, Duisburg-Essen Üniversitesi’nden Prof. Dirk Reinhardt, Wageningen Üniversitesi’nden Prof. Ellen Kampman, Yale Üniversitesi’nden Anees Chagpargibi onkoloji, pediatri ve beslenme alanında uzmanlar katıldı.
“İmmünoterapi kemoterapinin yerini alır demek için erken”
Prof. Biondi yaptığı konuşmasında kanser tedavilerinde yüksek gelirli ve düşük gelirli ülkelerdeki yaşanan farklılıklara değinerek tedavi ile birlikte desteklenmesi gereken başlıklara da vurgu yaptı. Kendisine yöneltilen immünoterapi ileride klasik kemoterapi gibi konvansiyonel terapinin yerini alır mı sorusuna karşılık şunları kaydetti: “Çok iyi sonuçlar aldık ama tamamen yerini almayacak. Bunun yerine başka bir şey geçmesi için çok erken. Belirli adımlar var. Bir kısım zorlukları elimine edebiliyoruz. Özellikle yetişkinlerde çok iyi sonuçlar aldık. Bunlar tedavinin bir parçası olacak immüno terapilerle de çok iyi gelişecek.”
Hayat ritmi değişince kanser artıyor mu?
Beslenme ve yaşam tarzının kanserle ilişkili bağı hakkında anekdotları paylaşırken pestisite maruz kalmanın etkisini vurgulayan Prof. Kampman ise şu paylaşımlarda bulundu: “Tüm dünyada kanser tırmanmakta. Türkiye ile ilgili durum ne diye baktığımızda hala akciğer kanseri, meme kanseri en fazla görülen kanser çeşitleri. İkinci dünya savaşından sonra Japonlar çok klasik yaşam tarzlarını ABD’ye geçince koruyamadı. Göç ile paralel mide kanseri de arttı. Çok hızlı bir şekilde 1- 2 jenerasyon içinde kanser artışı gözlendi. Genler bu kadar hızlı değişmiyor başka bir şey değişti o zaman. Pek çok kişinin kaygısı var ve kanser tüm dünyada artıyor. Kentleşme ve batı tarzı hayat yaşamakla paralel diyebiliriz.” Öte yandan kendisine yönlendirilen gece vardiyasında çalışan kadınlarda ve kör erkeklerde kanserin görülme sıklıklığı ile ilgili soruya ilişkin “Hayat ritmi değişiyor uyku düzeni de değişiyor ve yine normal ritminizin dışına çıktığınızda kanser artıyor mu bunlarla ilgili çok çalışma devam ediyor. Bu sorunun cevabını netleştirmek üzere çabalıyoruz.”
8 Saat Ameliyat Sonrası Doktordan Hastasına,”Canımın İçi”
İyileşen kanser hastası Necmettin Altun ve hasta yakını kızı Süheyla Yılmaz bu süreçteki deneyimlerini paylaşırken katılımcılara duygu dolu anlar yaşattı. Necmettin Altun yaşadıklarını şu sözlerle paylaştı: “Geçen sene bu tarihlerde tatilde denizde yüzüyordum maalesef geldikten sonra bir kan tahlili sonrasında ve çeşitli MR’ların sonucunda bağırsakta tümör olduğunu ve karaciğere metastaz yaptığını öğrendim. 8 saat süren çok ciddi bir ameliyat geçirdim. Ameliyatımın sonrasında sürekli kemoterapi aldım bu süreçte beni sürekli takip eden her gün beni bir tabirle milim milim takip eden doktorlarımıza teşekkür ediyorum. İnanın bu hastanenin en alt katındaki otoparktan en üst katındaki yönetimine kadar her noktada inanılmaz destek gördüm. 8 saat süren ameliyat sonrası hocamın bana gelip içten bir şekilde ‘Canımın içi’ demesini unutamam. Onun için LÖSANTE diyorum. Yaşanan tüm zorluklara rağmen iyi ki varsın LÖSEV diyorum.”
“Ne Kadar Ağlarsan O kadar Hasta Olursun!
İyileşen kanser hastası Necmettin Altun’un kızı Süheyla Yılmaz, ise yaşadıklarını şöyle ifade etti:
“Yaptığınız hiçbir işten lütfen bıkmayın. Zor bir süreç ama hayatın içinde her şey var. İnsan duygudan oluşan bir varlık. Lütfen hastanıza zaman ayırın. Sabır ve metanetle bu hastalığın şifasını önce LÖSANTE’de arayın sonra başka kapılara gidin. Haftada 1 kere ziyaret ediyorum hastaneyi sanki bir tiyatro sahnesi burası.Umut, neşe, mutluluk ve başarı var. Herkes çok güler yüzlü. Ne kadar ağlarsan o kadar hasta olursun. Lütfen umutla mücadele etmeye devam edin. Çünkü ünlü şairin de dediği gibi ‘Yaşamak güzel şey doğrusu.’ Bütün herkese şifa diliyorum.”
Dr. Üstün Ezer: “Tek bir çocuğumuzu kaybetmeyene kadar çalışacağız”
LÖSEV& LÖSANTE Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Pediatrik Hematolog Onkolog Dr. Üstün EZER,yaptığı açılış konuşmasında şunları kaydetti: “90’lı yıllarda Pediatri hematoloji lisansımı yaptıktan sonra mesleğime başladığımda hemen hemen çoğu çocuğumuzu kaybediyorduk. Bu kayıpların altındaki en büyük sebepler enfeksiyon, maddi sıkıntılar, açlık ve yokluktu. Bu yıllarda en iyi ihtimalle %20’lerde olan tedavi başarı oranı bizi bir yol ayrımına götürmüştü. 1998 yılında arkadaşlarımla birlikte LÖSEV’i ve büyük bir çaba sarf ettik. Biz LÖSEV’i kurduğumuzda herkes dalga geçti. ‘Lösemi tedavi edilebilen bir hastalıktır’ diyorduk herkes bana para toplamak için halkı kandırıyor diyorlardı. O günden bugüne%92+ 2 başarıya geldik. Hem bilimsel hem fiziksel yapı ve etki alanındaki çabalarımızla LÖSEV olarak tek bir çocuğumuzu dahi kaybetmeyene kadar çalışmalarımız daha güçlü devam edecektir.”