Duymak Ve Anlamak – Adem Alibaş yazdı…
Bugünkü yolculuğumuz ruhumuzun arka odacıklarına…
Evet, duymak önemli; peki ya duyumsamak?
Bu duyunun titreşimi kalptedir.
Kulağımız işitme yetisini yaş aldıkça yavaş yavaş kaybeder. Ama duyumsamanın yetisi, o kalp o bedende attıkça azalmaz.
Anlam; hiçbir çağda bu kadar göz önünden kaybolmamıştı.
Ruhumuz adeta çığlık çığlığa… Birimiz diğerimizin sesini bastırma ve “önce beni anlamalısın, önce benim çığlığımı duymalısın” derdinde…
Kendinizi bir odada hayal edin:
En sevdiğiniz dört sanatçının en sevdiğiniz eserlerini dinleyin.
Ortaya çıkacak ses kirliliğini tahayyül edin.
Oysa hepsini ayrı ayrı dinlerseniz ruhunuzu nasıl da doyurmuş olursunuz, değil mi?
Önce kendi sesimizi kısmakla başlamalıyız. İşitmekten öte duyumsamaya; duyumsadıkça anlamaya, anladıkça da var olmaya varacağız diye düşünüyorum.
Bakın; bir sonbahar daha sessizce, derin notalarıyla geldi.
Hissedebilene, duyumsayabilene aşk olsun.
Ruhlarını önden gönderip, dünya temaşasının içinde bedenlerini çürütenlere bir şey fısıldar gibi nameleri…
“Biraz dinlenmelisin, özünü diri tutmanın yolu sükûnetten ve dinginlikten geçer.” diyor.
“Anlık kaygıların ve elemin seni yıkmak için gelmedi; bilakis dallarını daha çok gürleştirmenin gayesindeyim.” ritmiyle serenadını icra ediyor.
Duyabildik mi?
Ruhumuzda bazen mevsimler bir araya gelebilir.
Zaten biri, diğerinin devamı değil mi?
Hepsi de bir diğerinin değerini bildirmenin çabasında.
Anlamak isteyen, sükûnetinizden roman çıkarır.
Duyumsayabilen, senin sözünün bir adım ötesine geçer; özünü bulur.
Çığlıksız da duyulabilir insan.
Ve anlam, hepimizin yitiği olmaktan çıkıverir…
Adem Alibaş
Yaşam Rehberi


















Adem hocam elinize emeğinize sağlık çok anlamlı güzel bilgiler verdiniz devamını bekleriz inşallah.