Bir Yanımız Hep Eksik – Emine Çavuş yazdı.
İnsan, hayatın anlamını ararken aslında eksik olan parçayı bulmaya çalışır. Hepimiz bir yanımız eksik, bir şeyler tamamlanmamış gibi hissederiz. Bazen bu eksiklik, kaybettiğimiz bir şeyin, bazen hiç sahip olamadığımız bir duygunun, bazen de toplumun üzerimize yüklediği baskıların bir sonucudur. Her gün yeni deneyimler yaşarken, farkında olmadan bu eksik yanlarımızı tamamlamaya çalışırız.
İnsan, deneme-yanılma yoluyla, eksiklerini tamamlama çabasıyla ilerleyen bir varlıktır. Adeta bir yapboz gibiyiz; parçalarımızı birleştirerek kendimizi tam hale getirmeye çalışırız. Ancak bu eksiklik hissi, yalnızca bireysel bir durum değil; toplumdan, anlam arayışımızdan ve beklentilerimizden de kaynaklanabilir. İşte bu yüzden, “Bir yanımız hep eksik” ifadesi insan olmanın doğasında var olan bir duygudur. Hepimiz, hayatımızın bir döneminde bu duyguyla yüzleşiriz.
Bu eksiklik fiziksel bir eksiklik olabileceği gibi, duygusal, sosyal veya spiritüel bir boşluk da olabilir. Kimi zaman bir kayıptan sonra derin bir boşluk hissederiz, kimi zaman toplumun bize yüklediği roller nedeniyle kendimizi eksik hissederiz. Bazen çocukluk travmalarımız, bazen karşılanmayan beklentilerimiz bu duygunun kaynağı olur. Eksiklik, bazen başkalarının gözünde değil, yalnızca bizim iç dünyamızda şekillenir.
Benim en büyük yanılgılarımdan biri, duygusal eksikliğimi tamamlamak için aşırı yemek yemek oldu. Ama yemek de sevilmez mi, yenilmez mi? Ye, ye, ye… İçimizdeki boşluğu doldurmaya çalışırken, bazen yanlış yollar seçeriz. Fakat mesele sadece fiziksel doyum değil, ruhsal doyumdur. Konuyu dağıtmayalım… Bu mesele derin bir konu.
Bir yanımızın hep eksik kalmasının temel nedenlerini birkaç başlıkta toplayabiliriz:
Çocukluk travmaları: Geçmişte yaşanan acı olaylar, eksik hissetmemize neden olabilir.
Toplumsal baskılar: İçinde yaşadığımız toplumun dayattığı kalıplar, bizi olduğumuz gibi değil, olmamız gerektiği gibi hissetmeye zorlar.
Kayıplar: Hayatımız boyunca birilerini veya bir şeyleri kaybederiz. Bu kayıplar bazen fiziksel, bazen manevi olur.
Hayat beklentileri: Beklentilerimiz karşılanmadığında, içimizde bir boşluk hissi oluşabilir.
Peki, eksiklik hissiyle nasıl baş edebiliriz?
Kimimiz terapiye gider, kimimiz sanatla, yazıyla, müzikle, resimle kendini ifade eder. Bazılarımız yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalışır, başkalarına destek olarak kendini tamamlanmış hisseder. Kimimiz spora yönelir, kimimiz doğaya kaçar, kimimiz ise yalnız kalıp iç sesini dinlemeyi tercih eder.
Eksiklik, bir boşluk değil, aslında bir potansiyeldir. Eksiklik, yeni şeyler öğrenmeye, yeni deneyimler kazanmaya ve kendimizi geliştirmeye kapı aralar. Eksik hissetmek, ilerlemenin bir parçasıdır. Ben, bu eksikliği yazıyla tamamlamayı seçtim. Duygularımı söze döktüm. Kağıtla kalemle dost oldum. Yazmak, eksiklerimi kabullenmemi ve onlarla barışmamı sağladı.
Eksiklik, farkındalıkla birlikte bizi daha güçlü kılar. Bizi yeni başlangıçlara iter. Eksiklik, varoluşun kendisidir. Hayatın bir parçasıdır.
“Eksilmekten korkalım, eksiklikten korkmayalım.”
Emine Çavuş
“Eksiklikten değil eksilmeden korkalım”
Ne güzel tavsiye..
tşkr Emine hanım