İnsanın Varlıkla Başa Çıkma Çabası – Adem Alibaş yazdı…
Ah, şu yoksul kalma korkumuz yok mu?
Bizi bizden alıp götüren ama yine de bir parçamızı içimizde bırakan o korku…
Tam hayata başlayacakken, bir ses gelir; ayaküstü, büyülü, zehirli sözler fısıldar kulağımıza. Neredeyse bir ömür uyanmamıza izin vermeyecek kadar etkili, iksir gibi sözlerdir bunlar:
“Başarıya giden yolda her şey mübah! Bu yarışta onura, empatiye, merhamete ve sevgiye ihtiyacın olmayacak.”
Ve o anda, ana rahminde üzerimize giydirilmiş olan “beden elbisesi”nin kalitesi düşer. İncecik hale gelir, neredeyse yırtılacak gibidir. “Hadi, şimdi devam et!” der içimizdeki o aceleci ses.
İnsan da nasılsa yolu gösterildi sanır. Uyuşmuş bir ruh haliyle, “Yoksul kalmamalıyım, yoksa ben de yok olurum!” telaşına kapılır. Bu telaşla etrafındaki her şeyi acımadan kırıp dökmekten, ezip geçmekten kendini alamaz.
~ Hatır arası ~
Ama aramızda kalsın:
İnsan, varlığına varlık eklerken hemen bir adım gerisinde onu takip eden “yoksunluk”tan bihaberdir.
Evet, o gün gelir çatar.
Birçok şey elde edilmiştir ama elde edilenlerin içinde olması gereken “mânâ” artık yoktur. Çünkü kariyer yolculuğuna çıkarken, geri verilmemek üzere kendinden bir parça alınıp götürülmüştür.
Artık onca yılı geri yürümek, her şeye yeniden başlamak da mümkün değildir.
Oysa bu vazgeçişe gelmeden önce, kışın yağan kar taneleri, onların arasından sabırla boy veren kardelenler, ardından gelen baharlarda uçuşan kelebekler ve beli bükülmüş bir ninenin nasihati vardı:
“Ömrün boyunca içinde yaşayacağın bu beden elbisesini zayi etme.
Etme ki insan kalabilesin.
Etme ki maddeden öte, seni sen yapan mânâyı koruyabilesin.”
Çünkü beden, yoksulluğu taşıyabilir; ama yoksunluğa dayanamaz.
Ne kadar ilerlemiş olursan ol, yol aslında hep yakındır.
Aslına dön; çünkü aslın hep seninledir.
Varlıkla ancak ondan geçerek, yani onu aşarak başa çıkabilirsin.
Adem Alibaş
Yaşam Koçu