“Bir sorun yok, o kendi halinde biridir.”
Böyle derler hakkında.
Sanki “kendi halinde olmak” her şeyi dışlayan, sessizliğin ve suskunluğun gizli bir kalkanıymış gibi…
Oysa bu ne sessiz bir kabulleniş ne de dış dünyanın telaşından çekilmekle ilgili. Bu, her rüzgarda savrulurken bile kök salmak için gösterilen direncin adı. İnsanlar bilmez; onun içinde kopan fırtınaları, patlamaya hazır volkanları, sönüp giden hevesleri… Belki de neye, kime değer vereceğini dahi bilmeden çıkılan bir yoldur bu.
Zamanla değişti o. Duyduklarından, gördüklerinden öğrendi. İlgisini, sevgisini sunduğu kişilerin geri dönüşsüzlüğünü gördükçe insanlara koyduğu mesafeler de değişti. Kimsenin ona verdiği değeri vermediği, çabasının karşılıksız kaldığı her an, onda bir taş daha yerinden oynadı. Kolay olmadı ayakta kalmak, ama yine de tutundu hayata; tıpkı bir ağaç gibi, köklerini daha derine salarak…
Kendi halinde olmak aslında göründüğünden çok daha derin bir hal. Sessizliğin içinde, etrafında kopan her fırtınaya rağmen sakin kalabilmeyi başarmak… Kimi zaman başkaları için “pasif” görünse de aslında içinde bir mücadele saklı. Sessizce kendi içinde çatışır, yaşadığı zorlukları kendi yöntemleriyle aşar. Çünkü bilir, ne yaşarsa yaşasın her yağmurun ardından güneş doğar. Zamanla düşse de kalkmayı öğrenmiştir; kalbinin kırıldığı yerlerden güçlenerek ayağa kalkmayı başarmıştır.
Çok fazla karmaşa istemediği için hayatında, eşyaları yerli yerinde olsun ister. İnsanları da aynı şekilde; kimin nerede durması gerektiğini belirlemeyi öğrenmiştir. Ona iyi gelmeyenleri geride bırakmak cesaret gerektirir; o bu cesareti de yavaş yavaş inşa etmiştir. Her sabah güneşle birlikte doğan yeni umutları kucaklar. Artık hayata bakışı farklıdır; kendi içinde bir düzen kurmuş, kendini mutlu edecek küçük şeyleri fark etmeye başlamıştır.
Bazen sadece pencerenin perdesini aralayıp, yeni bir güne “Merhaba” demek bile yeterlidir ona. Hayatın güzelliklerini keşfetmeye karar verdiği an, bir dönüm noktası olur. Yaşamı kendine zehir etmekten vazgeçer. Ona ilham veren o sözü hatırlar: “Sen çevrende tutunacak dal arama. Ağacın kendisi sensin.” İşte bu söz, ona tüm gücün kendi içinde saklı olduğunu hatırlatır. Başka birilerinden destek beklemek yerine, kendi köklerini sağlamlaştırmaya odaklanır.
Hayatın sunduğu her zorluğun bir sınav olduğunu anlar. Herkesin sınandığı bir şey vardır; kimisi sağlıkla, kimisi sevdikleriyle, kimisi yalnızlıkla, kimisi başarıyla… Ama o artık sınavlara başka bir gözle bakar, her sınavın aslında onu kendi içine daha çok yaklaştırdığını fark eder. Her gün, onu güçlendiren yeni bir karar alma fırsatıdır. Perdeyi aralayıp, derin bir nefesle günün ilk ışıklarını karşılarken kendine bir söz verir: “Tutunacak dal arama; ağacın kendisi sensin.”
O günden sonra hayatında yeni kararlar alır, küçük şeylerle mutlu olmayı seçer. Belki sadece pencereden dışarıyı izlemek, belki uzun bir kahvaltının tadını çıkarmak, güzel bir müzik eşliğinde kahve içmek, bir kitabın sayfalarında kaybolmak… Hayatın karmaşasından uzak, kendi sakin köşesinde mutluluğu yakalamaya başlar. Bazen karmaşık bir bulmacanın içinde kaybolmak ona iyi gelir; tıpkı hayat gibi. Her çözülmeyen soru, yeni bir öğrenme yolculuğudur.
Böylece kendi içinde dengeyi bulur; sessiz ama derin, sade ama anlam dolu bir hayat yaşamaya başlar. Yeni başlangıçlarla dolu, huzurlu ve mutlu günlere açılan bir kapıdır onun için her yeni sabah. Kendi halinde biri olmak, aslında tüm o karmaşanın içinde kendine dönüp huzuru bulmak demektir. Ve o, artık biliyordur ki; gerçekten de yaşamak güzel.
Emine Çavuş