Bizler orgazmın ne olduğunu bilmeyen annelerin evlatlarıyız.
Tutkuyu kocalarının bakışlarındaki kavgada esir vermiş,
sevmenin piçlik, sevilmenin hiçlik, sevişmeyi bilmenin ise kahpelik sanıldığı bir neslin çocukları…
Sonra bu bilinen ve bilinmeyenleri birbirine harmanlayıp adap ve edebin kefenini giydirdikleri çocuk gelinlerin oyuncağı gibi binbir acı ile kucaklarına verdiği etten kemikten bebeklerin büyümüş ama büyütülememiş bedenlerinin içine sıkışmış, kim olduğumuzu arayan ama aramanın bilincinden uzak bir sürüklenişte yaşamaya çalışan bir neslin seri seri dizilmiş tek tip örnekleriydik.
Ardından hatalı üretim etiketini yemiş bizler peydahlandık.
Yalana itiraz eden,
sevginin olmadığı yerde duramayan,
inadına aşk, inadına sevda diye haykıran,
çıkarın yanına bile uğramamış,
fedayı kâra eviremeyen,
böyle olması gerektiği için değil de başka türlüsünü beceremeyen,
gerçekleri korkusuzca yazabilen,
birileri gibi olmaya çalışmadan kendi olabilmeyi başaran
namertle savaşabilen bir avuç hatalı üretim…
Hata!
Neye hata, kime hata…
Durgunmuş gibi görünen kaçışlarınızı durduracak cümleler oluşturan,
mücadele adı altında hayat savaşı diye verdiğiniz uğraşın ilk saldıranının kendiniz olduğunu yüzünüze vuran,
yüksek yüksek mevkilerinize boyun eğmeyen,
siyasetin sahte masumluğunda sığındığınız koltuklarınızı devirmeye çalışan,
severek sevilmeyi anlatan bir avuç hata!
Belki hatalarımızdı bize acıyı tattıran ama onlar büyütmüştü yok edemedikleri çocukluğumuzu!
Elif Doruk