Psikolojinin en garip ve en büyük yanılgısı ‘Psikanaliz’ ile kendisini eş değer görmesidir. Akademik çevrelerde psikoloji akademik kalmış ve büyük ölçüde testlere mahkum kılınmıştır. Bundan ötürü psikolojinin akademik bir alan olarak kabul görüyor olması onun yine akademik alanın dışına çıkamayıp yabancı kalması onun kendisine yabancılaşmasına neden olmuştur.
Oysa, ister Ortodoks ister modern psikanaliz olsun, psikanaliz akademik değildir ve akademi geleneğinden gelmez. Psikanaliz bu açıdan psikolojide sadece bir ada teşkil eder.
‘Ada’da yaşamak için bir çok yetiye sahip olmanız gerekir. Her türlü hava koşullarına göre koruyucu koşulları sağlamak bir yana, bunları sürekli geliştirmeniz gerekir. Psikolojinin böyle bir sorumluluk alanına tabii olmaması, psikanalizin geçmiş dönemlerde yaptığı büyük devrimlerin sayesindedir.
Devrimler çağında psikanaliz, sosyal bilimlerin gelişmesine önayak olmuş ve bilimlerin içinde oynadığı rol gereği adeta bir heykeltraş pozisyonuna kavuşmuştur.
Heykeltraş kavramını bu bağlamda bilinçli olarak kullanıyorum. İnsanı anlama ve onun bir değer olduğunu ona iletmek için psikanalizde bir heykeltraş olmanız gerekir. Traşlayacağınız şeyleri, bilinçaltından gelen ve süzülen her ses ve tonu, güzel sanatın en doruk noktası olan sesi, yeniden anlamak ve biçimlendirmek ile imgelemek zorunluluğu vardır. Heykeltraş, sesi biçimlendiren, anlam ve yeni bir değer iliştiren, analiz yapan analizan olarak psikanaliz de kişinin kendisini görmesini sağlayan imgelem=metafor desteğinde yeni insanın inşası ve sürecini gerçekleştirir.
Heykeltraş, taşı sürekli terbiye eder; ona yeni bir değer biçer; her çekiç eyleminden sonra taş yeni ses ve biçimle karşınıza çıkar. Oyma işlemi bu sanatsal eylemin özüdür, dolayısıyla taş incinmez, daha doğrusu parçalanmaz. Çünkü çekiç eylemi taşa yeni bir imgeleme ve ifade biçimini kazandırmak olacağından taş ile heykeltraş sanatı arasında artık muhteşem bir iletişim içselleşmiştir. Bu içsel durum taşın mahiyetini ve özünü belirgin kılarak, taş, sanat eyleminin bir sonucu olarak imgeleme faaliyetimiz için canlılık kazanmıştır. Bu canlılık, hayata kazandırılan yeni olgunun kendisidir. Bu çıkış yeni olan ve bazen bir depresyondan çıkışı beraberinde getirirken, bazen de monoton hayatın sonunu hazırlar.
Kaba ve işlenmemiş insan da psikanalizin elinden geçmelidir. Kaba ve kültürleşmemiş modernizm öncesi kaba kültürün sonucu olan aşırı feodal kişiliğin değişimi salt akademik psikolojinin başarabileceği bir şey değildir. Psikanaliz bu bağlamda insanı ve onun kültürel altyapısına hafif çekiçli dokunuşlarla sorular yönelterek kendini keşfetme sürecinde kendini tanıma ve algılama sürecine sokar. Bu iş ve faaliyet bir taşı marifetli bir yapıya kazandırmak için harcanan zaman kadar azim ve sabrı gerektirmektedir. Taş sert olduğu kadar insanın takıntı ve dogmaları da bir o kadar serttir. Bu dogmaları kırmak için tarihimiz yani insanlık tarihi, büyük psikoz ve nevrotık hastalıklarla baş ederek veya edemeyerek zamanını harcamaktadır. Büyük patolojik hastalıkların zayıflatılması için gene maalesef büyük savaşlar ve çok büyük faturalar ödemek zorunda kalan insanlık, daha çok hastalık türleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu bağlamda psikanalitik süreçlerde bir analiz eyleminde bulunan analizanın, pek ince ve esnek hareket ederek insanın aşırı dogma ve anlayışlarını yontması kaçınılmaz bir sorumluluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira değişmeyen insan, aslında takıntı ve dogmalarından vazgeçemeyendir.
Kadına bakış açısından demokrasiye ve oradan evren ve çevre–iklim ilişkisine bakıp insanın var oluş nedeninin yol açtığı düşünsel yolculuk bir dogmatik silsile içinde yürüyorsa, her insana bir ‘İŞİD’çidir diyebiliriz. İnsanın bu yıkıcı yanı inanın bir heykeltraşa ve psikolojiden önce bir psikanali-z-te ihtiyacı gerekli kılmaktadır.
Psikanaliz, insanı yontan ve desteği ile hayatı yaşanır kılan bir sanat ve eyleminin adıdır.
Psikanaliz, bu açıdan bir heykeltraş eylemi ve yontma işlemidir. Zira insan yontularak olgunlaşır. Süreç ve bağlam-zaman içinde gerekli olan da budur. Bu yapılmazsa her insanda var olan yıkıcı İŞİD tarz ve uslubu yaşamaya devam edecektir.
Uzm. Psikoterapist Eğitmen Şükrü Alkan
Ana Görsel: Felice Tagliaferri (1971 doğumlu), Heykel 2011, Beyaz Carara Mermer © Felice Tagliaferri / Museo Archeologico di Napoli