Günümüzde psikoloji ve edebiyatın insan yaşamına olan etkisi giderek daha fazla önem kazanıyor.
Bu iki alanın kesişim noktasında öne çıkan başarılı bir yazar ve psikoterapist olan Etingü Dönmez Durgun, hem psikolojinin hem de edebiyatın insanların duygusal ve psikolojik gelişimine nasıl katkı sağlayabileceğine dair önemli perspektifler sunuyor.
Röportajımızda, Etingü Dönmez Durgun, psikolojiye olan ilgisinin nasıl başladığını ve bu alanda uzmanlaşmaya nasıl yönlendiğini anlatıyor. Aynı zamanda, okurlarına rehberlik etmek amacıyla yazmaya başladığında yaşadığı duyguları ve ilk kitabını yazma sürecini paylaşıyor. Edebiyatın ve psikolojinin nasıl birbirini tamamladığını açıklıyor ve insanların psikolojik ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilme yollarını vurguluyor.
Röportajda ayrıca, stres, kaygı ve depresyon gibi yaygın psikolojik sorunlarla başa çıkma konusunda okurlara verdiği önerilere odaklanıyor. Kendini geliştirmek ve iç huzur bulmak isteyen insanlar için psikolojiyi anlamanın neden önemli olduğunu vurguluyor.
Etingü Dönmez Durgun‘un gözlem ve deneyimleriyle zenginleşen bu röportaj, psikoloji ve edebiyatın insan hayatındaki rolünü daha iyi anlamamıza yardımcı olacak. Duygusal zekânın ve iç huzurun önemini keşfetmek isteyen herkes için ilham verici bir sohbet sunuyoruz.
RuhsalBedensel.com/Oğuz Kemal Özkan
- Psikolojiye olan ilginiz nasıl başladı ve bu alanda uzmanlaşmaya sizi ne yönlendirdi?
Psikolojiye ilgim küçüklüğümden beri vardı. Arkadaşlarımın sorunlarıyla dertlenen, sorumluluk alan ve çözüm arayan bir çocuktum. Hiçbir zaman sorun odaklı bir çocuk olmadım. Etrafıma karşı, hep sakin ve çözüm odaklı oldum. Bizim evde kitap sayfalarının kokusu ve şiirin ahenkli sesi hiç eksik olmazdı. Kitapların içine gömülüp hayal kurmayı ve fikir üretmeyi çok severdim. Babamla uzun süren sohbetlerimiz olurdu. Bilim, edebiyat, felsefe, siyaset yani insana ait tüm değerler bizim evde konuşulur ve tartışılırdı. Bu arada babamın deneyimli ve bilgili bir öğretmen oluşu bana bu yolda çok katkı sağladı. Psikolojinin benim kişiliğimi, prensiplerimi, değerlerimi, yaşama şeklimi yansıtan bir bilim olduğunu yaşım ilerledikçe daha iyi anladım ve bu bilim üzerinde uzmanlaşmaya karar verdim.
”Yazmanın insan enerjisini ve duygularını olumlu yönde değiştirdiğine inanıyorum’
- Okurlarınıza rehberlik etmek amacıyla yazmaya başladığınızda neler hissettiniz? İlk kitabınızı yazma süreciniz hakkında bize biraz bilgi verir misiniz?
Uzun süredir yazıyorum. Hatta kendimi bildiğim bileli. Bir yerde bulduğum küçük bir kâğıt parçasının üzerine kendimden bir iz bırakmayı çok severim. Küçükken sabah okula gitmeden önce içimden gelenleri not alıp mutfak masasının üzerine bırakırdım. Sevdiklerimle yazarak konuşmayı çok severim. Yazmanın bir insanın enerjisini ve duygularını olumlu yönde değiştirme gücüne sahip olduğuna inanıyorum. Ve tabii ki okumak, yazma ve hayal kurma becerinizi geliştiriyor. Ben okuduğum her kitapla sohbet ederim ve bazen onunla ters düşebiliyorum. Okuduğum fikir bana yanlış geldiğinde onu zihnime ve hafızama kabul etmiyorum. Hemen üzerini çizip, yanımda duran kağıdımın üzerine kendi fikrimi yazıyorum. Bir anlamda okuduğum kitap yeniden doğuyor. Bence fikir üreten bir yazarın her fikri kabul etmemesi lazım.
Bir gün düşüncelerimin, duygularımın, fikirlerimin dışa veren sesinin kitap sayfalarında can bulacak oluşu beni hep heyecanlandırmıştır. Kızımın dünyaya gelmesi hislerimin daha olgunlaşmasına ve yoğunlaşmasına vesile oldu. Ben his ve mantığı harmanlayıp yazmayı seviyorum. His insanların kalbine dokunabilmek için gerekli, mantık zihin için… Benliğimiz hamlıktan çıkıp pişmeye yöneldiğinde içimizdeki cesaret daha da büyüyor. Beni kitap çıkarmaya ikna eden, ürettiğim ve belleğimden taşan fikirlerim, bilgi, olgunluk, cesaret ve güven…
- Psikolojinin günlük yaşamımıza etkisi hakkında neler düşünüyorsunuz? İnsanların psikolojik ihtiyaçlarına nasıl daha iyi yanıt verebiliriz?
Psikoloji bir ruh bilimidir yani bir anlamda ruhun kodlarını çözmektir. Ben ruhu insanın içindeki okyanusun en derin noktasında bulunan içi mücevher dolu bir sandığa benzetiyorum. Sağlıklı ruh okyanusu aydınlatan mücevher, sağlıksız ruh ise sandığın içindeki karanlık…
Ruh, insanın tamamını kapsar ve tüm bedene hakimdir. Ruh, içsel ve dışsal dünyamızın temelidir. Ruh insandaki duyguların, düşüncelerin, bilinç, zeka, algı, idrak ve iradenin merkezidir. Psikoloji düşünce ve duyguların davranışa dönüşmesinde süzgeç görevi yapar.
Sağlıklı bir psikolojiye sahip bir birey, başarıya diğerlerinden daha kolay ulaşır çünkü pes etmez. Motivasyonu güçlüdür. Fiziksel olarak hasta birinin sağlıklı bir ruhu varsa iyileşme süresi ve komplikasyonlar azalır. Bağımlı olan kişilerin ilk önce uzunca bir terapi süresi vardır. Terapide ilk etapta ruhsal sağlık analiz edilir yani ruhunda olan yaralar bulunur ve iyileştirilir. Daha sonra bağlamlı olduğu maddenin onun sağlığına zararlı olduğuna ikna etme süreci başlar. Ruhu yaralı olan kişinin direnci çok zayıftır.
Sağlıklı psikolojiye sahip olanların doğru karar alma ve karşı tarafla kolay iletişime girme yetenekleri çok fazladır. Etrafındaki kişilerin yaşadığı zorluklara karşı kayıtsız kalmaz çünkü empati yapmayı çok iyi bilir. Kısacası sağlıklı ruh, her şeyin anahtarı diyebiliriz.
- Edebiyatın ve psikolojinin birleştiği noktalara odaklandığınızda, edebiyatın insanların duygusal ve psikolojik gelişimine nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsunuz?
Kitabımda edebiyatın yumuşak ve içli sesiyle insanlara bir bilim dalını anlatıyorum. İnsanları gözlemlediğimde onların ilk önce kalplerine dokunabilmek bazı şeyleri çok fazla kolaylaştırıyor. Söyleşi yaptığımızda psikolojiyi anlattığımda yüzlerindeki ifade genelde gergin oluyor ve yoğunlaşamıyorlar. Soru işaretleriyle dolu bir söyleşi tatsızlaşır. Edebiyatı söyleşimize kattığımda yüz ifadelerinde gülümseme, gevşeme, istek ve rahatlama görebiliyoruz. Buradan edebiyatın kalbe dokunduğu tezi çıkmış oluyor. Anlayabildiğimizde severiz mantığını insanları gözlemlemeye başladığımda keşfettim. Edebiyat hisleri dillendirir, psikoloji harekete geçirir. ikisi bir zincirin birbirine bağlı halkaları gibidir. Bir yazar ve psikoterapist olarak bir bilimi edebiyatla süsleyip ve sadeleştirip anlatmak benim için kaçınılmazdı.
”Stres, kaygı ve depresyon, ruh ve bedensel dengenin bozulmasından kaynaklanır.”
- Stres, kaygı ve depresyon gibi yaygın psikolojik sorunlarla başa çıkma konusunda okurlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Kendimize daha çok yoğunlaşmak ve derinleşmek bize bu konuda yardımcı olacaktır. Depresyon dış etkenlerden doğar; onlarla baş edememe sebebimiz kendimize uzak olmak ve yeterince tanımamak. Kendimize uzak olmak güven eksikliği getirir ve dışarıya karşı koymamız gereken sınırları yok eder. Sınırsızlık öz saygımızı zedeler ve benliğimizde yaralar açar. Bu yaraların derinleşmesi ruhu hastalandırır. Depresyon bu şekilde hayatımıza girmiş olur. Hislerini çok iyi dinlemeleri lazım çünkü acılarımızın ilacı hissettiklerimizin içinde saklı… Size klasik cevap vermek istemedim; spor yapın, doğada yürüyün, beslenmenizi değiştirin gibi… Çünkü iyileşmemiş yaralı ruha hiçbir şey fayda etmez. Stres, kaygı ve depresyon, ruh ve bedensel dengenin bozulmasından kaynaklanır. Biyolojik ve psikolojik dengeyi bulmak için benliğimizi anlamak, hayatımıza yenilikler katmak, geçmişe hayıflanmak yerine an’ı anlamak ve yaşamak kesinlikle şart.
- Sizce, kendini geliştirmek ve iç huzur bulmak isteyen insanlar için psikolojiyi anlamak neden önemlidir?
Bu soruya, gelişimin bizim üzerimizdeki etkisine dikkat çekerek başlamak istiyorum. Kendini geliştirmek huzura ilk adımı atmak demektir. Gelişmiş insan iç huzuru bulmuş insandır. Kendini eleştirirken cesaretlidir ve yaptığı hataları korkmadan karşısına alabilecek güçtedir. Dışarıdan önce içeriye yani benliğine derinleşir. Kendi yanlışlarını düzeltmek onun önceliğidir. Sorunlar karşısında sakin olup, kendi çözümlerini üretirler. Gelişmiş insanlar benliklerine yakın kişilerdir. Kendilerini çok iyi tanıdıkları için hatalarını daha kolay anlarlar ve kabullenirler. Kendine yetme, kendini eleştirebilme, derin düşünebilme, çözüm üretebilme, uyum içinde yaşayabilme, empati yapma, korkularıyla ve hatalarıyla yüzleşme, takdir etme, insanlıkla özdeşleşebilme becerisi diğer insanlara göre güçlüdür. Psikoloji insanlara derin düşünmeyi, ikna olmayı, ruhundaki kodları çözmeyi ve yaşadığı sorunların anahtarını bulup ve onlarla barışmamıza yardımcı olur. Psikolojiyi anlamaktan önce kendimizi anlamak bize birçok konuda yardımcı olacaktır. Kendini öğrenmiş insanın tüm kelepçeli duyguları özgürlüğe kavuşur.
Bir Freud sözüyle bu konuyu özetlemek istiyorum. Ayrıca beni çok etkileyen ve düşündüren bir sözdür: « Evrendeki en büyük gösteri, sen aklını keşfettiğin an başlar. » Hayatınızdaki her şey aklımızın ürettiği fikirlerin sonucundan oluşur. Zihnimize gönderdiğimiz her sinyal o günün yönü olacaktır. Mutluluğu ve mutsuzluğu derinleştiğimiz yer belirler. Kendini fethetmiş her insan huzurlu insandır.
- Ve son olarak kitaplarınızın okurlar üzerindeki etkisi hakkında neler söylemek istersiniz?
İnsanların hayatına, duygularımı işlediğim satırlarımla dokunabilmek kadar müthiş bir duygu yok. Onların bana olan inancı beni bu yolda daha da güçlendiriyor. Bu güçle her gün sayfaları doldurabilirim. Yazmadan kendimi zindana kapatılmış gibi hissediyorum. Yazar olma sebebim, yürüdüğü yolda kendini yalnız hisseden, yönünü kaybetmiş, benliğini tanımayan, hislerini duyamayan insanlara kılavuz olma isteğim. İnsanlar için çözüm üretmek, düşünce gücünün başarının temeli olduğunu anlatmak, düşündürmek, hissettirmek ve var olduklarının farkına varmalarına yardımcı olmak istedim. Okurlarımdan aldığım mesajlardan şunu anladım; Ayçiçeği güneşten beslenir, tatlanır ve renklenir ama adı ayçiçeğidir. Ayçiçeğinin adını « Güneş » çiçeğine çevirebilme gücünü okurlarıma aşılayabildiğimi fark ettim. Onların hayatına bu bilinci katmak beni aşırı mutlu etti. Bu mantıkla ilerleyen insanlar, sorunlar karşısında dimdik durabileceklerdir.