Dünyamız son zamanlarda çok hızlı bir değişim içerisinde ve tabii ki sağlık da bundan nasibini almakta. İnsanlığın teknolojik çağa geçtiği zamanlardan beri tıp bilimi madde alanında ilerleme kaydetmiştir. Bu ilerlemeler daha çok teşhis aşamasında görüntüleme cihazları ve biyokimyasal laboratuvar cihazlarında olmuştur. Tedavi kısmına geldiğimizde iş yine vücudun kendi bağışıklık sistemine düşmektedir. Modern hastaneler gelişimini son yüzyıla sığdırırken bugün alternatif tıp diye anılan aslında esas iyileşmenin yolunun geçtiği bir akım ön plana geçmiştir.
İşte bu alanda 3000 bin yıl öncesine ait tanımlanmış akupunktur sistemleri madde olarak göremediğimiz meridyen hatlarını tanımlamış, hem vücudumuzda sakra adını verdiğimiz enerji akımları tanımlanmıştır. Bu sistemlerin etkinliği tanımlandığı için artık batı tıbbı hekimleri tedavilerine entegre etmiş ve başarılar elde etmişlerdir.
Bu yöntemlerin bir kısmı;
Refleksoloji, kulak akupunkturu, iridoloji ve bunlar gibi birçok vücut hakkında bilgi veren ve tedavide kullanılan sistemler tedavide kullanılmaya başlanmıştır.
Homeopati de bu sistemlerin içinde yaygın olarak kullanılan en etkili tedavi yöntemidir.
Homeopati Nedir?
Homeopati, beden, zihin ve ruhu bir bütün olarak ele alan bir tedavi yöntemdir; bu yüzden Bütünsel Tıp yaklaşımını benimseyen diğer ekoller ile ortak yönler taşır.
Homeopatinin temeli, “benzer benzeri iyileştirir” ilkesine dayanır. Hastalık, hastanın şikayetlerine benzer belirtileri, sağlıklı kişide ortaya çıkaran madde ile tedavi edilir. Doğadaki, bitki, hayvan ve mineral, her türlü madde homeopatik remedi olabilir.
Homeopatinin Doğuşu
Homeopatinin kurucusu Samuel Christian Hahnemann 1755’te Dresden’de doğmuştu. Yoksul bir aileden gelmesine rağmen iyi bir eğitim aldı ve Leipzig, Erlangen ve Viyana Üniversitelerinde kimya ve tıp okudu. 1779’da hekim olarak çalışmaya başladı, ancak yanısıra tıp ve kimya alanında makaleler ve kitaplar da yazıyordu. Yazılarında zamanının acımasız tıbbi uygulamalarını protesto ediyordu. Daha hijyenik koşulları, iyi beslenme, açık hava, egzersiz ve daha geniş konutları savunuyordu. Aşırı kalabalık ortamların yaygın, hijyenik standartların düşük olduğu bir zamanda, düzenli banyo ve temiz yatak çarşaflarını tavsiye ediyordu.
Hahnemann bu yıllarda bilinen tıbbi uygulamalardan iyice umudunu kesmiş, tıp çalışmalarını bırakarak tercümanlık yapmaya başlamıştı. 1790 yılında Dr. William Cullen‘ın “Materia Medica Üzerine Bir Hikaye” adlı eserini tercüme ederken Cinchona kabuğu hakkındaki bölüme rastlaması, hem kendi hayatını hem de dünya üstündeki pek çok insanın hayatını değiştirmiştir. Kitapta yazan bazı konular dikkatini çekti ve kinin ve benzeri maddeleri denemeye başladı. Normalde ateş düşürmesi gereken maddelerin sağlıklı bireylere verildiğinde tam tersi etki gösterdiğini fark etti. Bunun üzerine çalışmalarını derinleştirdi. Hahnemann deneklerin gösterdikleri tepkilerin çeşitli olduğunu buldu. Aynı maddeye bazıları hafif tepkilerle cevap verirken, bazıları çeşitli ve şiddetli belirtiler gösterebiliyordu. Hahnemann doğal maddelerin geniş bir bölümünü test ederek deneylerini sürdürdü ve “benzerin benzerle tedavisi” ilkesini keşfetti.
Hahnemann’ın tedavi sistemi Homeopati olarak anılmaktadır ve temel olarak enformasyonu doğada bulunan maddeler üzerinden aşırı derecede sulandırılmış ve içindeki madde miktarının en düşük düzeyde olarak verileceğini göstermiştir.
Homeopati Hangi Hastalıkları Tedavi Eder?
İnsan vücudunun kendini iyileştirme kapasitesi çok yüksektir. Doğumsal bir eksiklik veya bir organın kaza veya hastalık sonucu kaybı sonunda kaybolan organ yerine gelmez ama eksikliğinin ortaya çıkardığı etkiler için çok fazla destek sağlanır. Örnek olarak Tip 1 şeker hastalığından bahsedebiliriz. Hastada otoimmün bir problem sonucu insülin üreten hücreler yok olmuştur. Dışarıdan insülin almak zorundadır. İster Tip 1 ister Tip 2 diyabet olsun esas problem yaşam kalitesi ve kişiye bağlı komplikasyonların (yan etkilerin) önlenmesidir. Homeopati bu konuda veya benzer birçok hastalıkta vücudun tüm iyileştirme güçlerinin en yüksek durumda kullanılmasını sağlar.
Homeopatik tedavi farklı bir düzlemde çalıştığı için hastane tıbbı ile çakışmaz. Hedefi tam şifadır ama bu yaşam düzeyleri ile ilgilidir. Kronik hastalıklarda, herhangi bir fiziksel blokaj veya genetik problem olmadığı sürece tam şifa hedeftir. Diğer geri kalan koşullarda yaşam kalitesini süreç içinde 2-3 kat yükseltir. Eğer periyodik hastalıklar ise atak şiddeti ve sıklığı azalır. Duygusal kökenlere inme potansiyeline sahip olduğu için hem zihinsel hem bedensel yukarıdan aşağı doğru inen bir şifa sağlar. (detaylı bilgi için www.homeopati.com.tr den okunabilir)
Homeopatinin etkinliği ilk olarak bulaşıcı hastalıklarda ve salgın zamanlarında ispatlanmıştır. 1830’lardaki kolera salgını sırasında geleneksel tıp doktorları %50 iyileşme oranı gösterirken homeopatik doktorlar %80 iyileşme oranı ile büyük başarı sağlamışlardır.
Homeopati, Avrupa, Birleşik Devletler ve Hindistan’da yaygın olarak tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Birçok hasta tedavilerinin öncelikle homeopatik yöntemler ile yapılmasını, ancak zorunlu durumlarda geleneksel yöntemlerin uygulanmasını tercih etmektedir. Bu sayede vücutlarına ilaç denilen yabancı maddeleri almayacak; yaşamlarına daha sağlıklı ve dirençli olarak devam edebileceklerdir.
Homeopatide de hastalıklar akut ve kronik hastalıklar olarak ayrılmaktadırlar. Akut hastalıklar genellikle bir olay sonucu oluşan tepkidir. Akut hastalıklarda tedavi sonucu çok daha çabuk alınmaktadır. Kronik hastalıklar ise kişinin kalıtsal özellikleri, yaşam tarzı ve bunların üzerine oluşan etkilerin sonucudur. Dolayısı ile öncelikle bu olumsuz etkilerin sonuçlarını ortadan kaldırmak ve sonrasında kişiyi sağlıklı bir düzeye getirmek biraz daha uzun zaman almaktadır.
Homeopati mucizevi bir yöntem değildir. Bununla beraber, metabolizmanın iyileştirme potansiyeli olan her türlü hastalığı iyileştir. Burada homeopatik remediler vücudun kendini iyileştirmesine yardımcı olacak bilgileri iletirler. Vücut verilen bilgiyi alır ve vücuda o alanı iyileştirmesi informasyonu nu gerekli sisteme yönlendirir. Bu sayede özellikle akut durumlarda şaşırtacak hızda iyileşme sağlar.
Ülkemizde homeopatik tedaviye gelen hasta profili daha ziyade diğer tüm yöntemleri denemiş fakat fayda görmemiş olan hastalardır. Batı ülkelerinde de buna benzer durumlar olmakla beraber öncelikle homeopatik tedavilerin doğumdan itibaren yaşamlarının bir parçası olması kişi sağlığı açısından çok önemlidir.
Homeopati Neden Güvenlidir?
Homeopatide tedavi için kullanılan maddelere “remedi” adını veriyoruz. Bu remediler maddelerin defalarca sulandırılması ve çalkalanması ile yapılır. Homeopatik remediler bitkiler, mineraller ve hayvanları içeren tamamen doğal maddelerden yapılır. Remedi ne kadar sulandırılıp ne kadar çalkalanırsa o kadar potens olur. Bu etkinin daha derin olmasını yani ruhsal düzeyde etkinin gerçekleşmesini sağlar.
Homeopatik remedinin vücuda madde etkisi olmamaktadır. Sadece o maddenin karakteristik özelliklerinin bilgisi, şeker içeren tabletler veya su aracılığı ile vücuda verilmektedir. Böylece çocukların ve gebelerin zarar görmeden tedavisi mümkün olmaktadır.*
Homeopatik Remedi Nasıl Seçilmektedir?
Homeopatik remedi seçimi, hastalığa değil kişiye özeldir. Burada tedavi edilen, kişinin kendisidir. Geleneksel tıpta ağrının nedeni bulunamadıysa genellikle yaşam kalitesini arttırmak amacıyla ağrı kesici ilaçlar verilir. Homeopatide ise her ağrıyan bölgenin, ağrı karakterinin, ağrı zamanının remedisi farklıdır; ağrının ortaya çıkması psikolojik bir travmaya bağlı ise remedi seçiminde bu bulguya önem verilir.
Kronik hastalıklarda ise hastanın kişisel karakter özellikleri önem kazanır. Materia Medika, doğada bulunan tüm maddelerin kişisel özelliklerini ve hastalık durumlarındaki davranış biçimlerini içerir. Kronik bir hastalıkta kişiye en çok uyan remedi verilir. Bu remedi kişinin yapısal remedisini oluşturur. Bunun saptanması için mülakat sırasında hastalığın ne şekilde başladığı, bir nedeni olup olmadığı, hastanın o anki ve eski bulguları, mizaç yapısı, ailede var olan hastalıkları ve günlük alışkanlıkları göz önüne alınır.
Sonuç olarak Homeopati, insanlarda, hayvanlarda ve bitkiler aleminde son derece etkili yan etki kavramı olmayan, placebo olmayan, gebelerde ve bebeklerde güvenli bir şekilde kullanılan etkili ve güvenli tedavi modalitesidir.
Homeopatik tedavi için deneyimli hekim homeopatın hastanın tüm şikayetlerini detaylı bir şekilde alması gerekmektedir. Hastalığın nedenleri, hastalık sırasında olan duygusal ve fiziksel değişiklikler ve alışkanlıklardaki değişiklikler tedavi edecek bir remedi’nin seçilmesini sağlar. Akut ise kısa sürede etkinin gözlenmesi gerekir, kronik ve uzun sürekli bir problem ise iyileşme hastalığın ortaya çıktığı zamana göre orantılı bir süreç gösterir.
Dr. Gökhan Şentürk